Ahlak Felsefesi (Etik)

Ahlak Felsefesi (Etik) 1
Sevgi Paylaşmaktır :)

Ahlak felsefesi veya diğer adıyla Etik, insanların nasıl davranması gerektiği gibi sorular ve doğru eylem (en iyiyi doğuran eylem) ve iyi yaşam (yaşamaya değer, memnun edici ve mutlu bir hayat) için en uygun tanımın aranması gibi sorunlarla ilgilenir.

Etik” kelimesi, Yunanca “ethos” (“gelenek” veya “alışkanlık” anlamına gelen) kelimesinden gelmektedir. Bu noktada, etik ve ahlak arasında kavramsal bir fark bulunduğunu belirtmek gerekmektedir. Öyle ki, etik kavramı doğru eyleme yönelik teoriyi ifade ederken ahlak ise doğru eylemin uygulanması anlamını, yani pratiği açıklamaktadır. Etik, özel eylemler veya tanımlanmış ahlaki kurallarla sınırlı değildir. Bilakis, ahlaki idealler ve davranışlar ve hatta kişinin yaşam felsefesini (dünya görüşünü) de kapsamaktadır.

  • İnsanlar hangi eylemlerde bulunmalıdır?
  • İyi nedir?
  • Ahlaki bilgiyi nasıl alıp uygulamaya koyarız?
  • İyi temelde hangi anlama gelmektedir?

gibi “iyi” olgusunun tanımlanmasına yönelik sorular, ahlak felsefesinin temelini oluşturur.

Antik Yunan Ahlak Felsefesi

Sokrates, Platon’un diyaloglarından da anlaşıldığı gibi, Batı Etik düşüncesinin babası olarak değerlendirilir. Sokrates etik düşüncesine göre, insanların neyin doğru olduğunu bilmeleri takdirde zaten doğal olarak iyi olanı yapacakları iddia edilmektedir. Dolayısıyla, kötü eylemler de salt cehaletin sonucudur. Sokrates, bilgi ve bilgeliği öz-farkındalık, erdem ve mutluluk ile eşit tutmuştur. Dolayısıyla, temel olarak, kendini tanımanın ve öz-farkındalığın esas iyi olduğunu düşünmüştür. Çünkü, gerçekten bilge bir kişi, neyin doğru olduğunu bilecek, iyi olanı yapacak ve dolayısıyla da mutlu olacaktır.

Aristoteles‘e göre ise, “Doğada hiçbir şey nedensiz değildir”. Dolayısıyla, insanlar kendi doğalarına göre davrandığında ve tam potansiyellerinin farkına vardıklarında, iyi olacaklar ve hayatlarından da memnun olacaklardır. Kendini gerçekleştirme olgusunun, mutluluğa giden en kesin yol olduğunu iddia etmiştir. Bu da, Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi kuramından da bilineceği şekilde nihai hedeftir. Aristoteles, her şeyde ılımlılığı teşvik etmiştir. Aşırılığı değersiz ve ahlak dışı görmüş, ve insanın basitçe yaşaması gerektiği fikrini reddetmiş ve ılımlı bir erdem ile iyi bir şekilde yaşamanın gerekliliğinden dem vurmuştur. Aristoteles için erdem, doğru neden için doğru şekilde uygun ölçüde doğru zamanda doğru kişi tarafından yapılan doğru şeydir.

Kinizm, sokakta bir fıçı içerisinde yaşamış olan Sinoplu Diyojen’in en iyi örneğini oluşturduğu antik bir doktrindir. Sinoplu Diyojen, Doğa kurallarına göre sürdürülen bir yaşamın, geleneklere göre sürdürülen hayattan daha iyi olduğunu iddia etmiştir. Dolayısıyla, basit bir yaşamın erdem ve mutluluğu temeli olduğunu öne sürmüştür. Diyojen, geleneksel olarak “iyi” olarak düşünülen birçok şeyden uzak durmanın önemini vurgulamıştır.

Hedonizm, temel etiğin hazzı maksimuma çıkarırken acıyı ise minimuma indirmek olduğunu belirtir. Bu, acıdan bağımsız olarak kendini yüceltme ile gelecek hakkında düşünmemeye kadar değişkenlik göstermektedir. Bu tartışmanın yaklaşık olarak orta bölümünde ise Epikürcülük, rastgele yapılan şımarıklığın zaman zaman kaçınılması gereken acı ve korku gibi olumsuz sonuçları olduğunu da göz ardı etmemenin önemini de vurgular.

Stoa felsefesinin bir temsilci olan Epiktetos ise en iyinin, kişinin kendi tutkuları ve duygularının ustası haline gelmesiyle erişilebilen memnuniyet, zihin rahatlığı (hatta amiyane tabirle kafa rahatlığı) olduğunu ifade eder. Ayrıca, kişi maddi bağlılıklardan da kendini kurtarmalıdır. Özel olarak, seks ve cinsel tutku kişinin zihninde denge ve bütünlüğe karşı en büyük tehlike olduğundan dolayı kaçınılması gereken şeylerdir. Epiktetos’a göre, hayatta karşılaşılan zor problemlerden kaçınılmamalı; hatta bu sorunlar ruhun sağlığı için ruhsal egzersizler gibi değerlendirilmelidir.

Felsefede septik düşüncenin kurucu kişilerinden olan Pyrrhon, hiç kimsenin neyin iyi neyin kötü olduğuna mantıksal olarak karar vermesinin mümkün olmadığını savunmuştur. Bir diğer ifadeyle, insan davranışını güdüleyen temel olgunun kişisel çıkarlar olduğu ifade edilebilir. Bu durumda, Pyrrhon’a göre, insanlarda samimiyet ve erdem aranmamalıdır.

Aslen Rönesans felsefesi ile anılan Hümanizm düşüncesi ise aslında tam olarak Thales, Anaksagoras, Protagoras, ve Demokritos‘a kadar geri götürülebilir. Hümanizme göre ahlak felsefesi, bütün insanların değerli ve erdemli olduğu fikri üzerine temellendirilir. Dolayısıyla, insanlar rasyonel olarak evrensel insani değerlere göre neyin yanlış neyin doğru olduğuna karar verebilirler. Antik Yunan’da Sokrates Öncesi Filozoflar olarak bilinen bu düşünürler, doğaüstü güçlere dayalı olan ruhsal ahlaktan kaçınarak daha hümanist bir serbest düşünce fikrinin temellerini atmışlardır.

Normatif Ahlak Felsefesi

Normatif Etik veya Kuralcı Etik, ahlak felsefesinin şeylerin nasıl olması gerektiği, nasıl değerlendirilmeleri gerektiği, nelerin iyi, nelerin kötü olduğu, hangi eylemlerin doğru, hangi eylemlerin yanlış olduğu gibi sorularla ilgilenen dalıdır. Bu açıdan, normatif ahlak felsefesi, insan yaşamını belirleyen bir dizi kural geliştirmek ve eylem için sabit normlar belirlemeye çalışır.

Normatif ahlak felsefesi ise kendi içinde sonuçculuk (consequentialism), ödev bilgisi (deontoloji) ve erdem etiği olarak üçe ayrılmaktadır:

Sonuçculuk

Sonuçculuk veya Teleolojik Etik, bir eylemin ahlaki durumunun söz konusu eylemin sonucu ile uyumlu olduğunu iddia etmektedir. Bu durumda, ahlaki olarak iyi bir eylemin en nihayetinde iyi bir sonuç oluşturması beklenebilir. Ahlakı sonuç üzerinden tanımlayan düşünürler genellikle şu sorularla ilgilenmektedirler:

  • Ne tür sonuçlar iyi sonuçlar olarak değerlendirilebilir?
  • Ahlaki eylemden faydalanan asıl kişi kimdir?
  • Sonuçların yargısı neye göre yapılır ve bu yargıyı kim verir?

Deontoloji

Ödev bilimi veya deontoloji, eylemlerin kendilerinin doğruluğu veya yanlışlığı üzerine odaklanan bir yaklaşımdır. Dolayısıyla eylemlerin sonuçları değil, eylemin tam olarak kendisi odak noktasıdır. Kararlar verilirken kişilerin görevleri ve ötekilerin ise hakları göz önünde bulundurulması gerektiğini öğütler. (Ayrıca bu düşünceye deontoloji denmesinin nedeni Yunanca’da “deon” ifadesinin “ödev” veya “görev” anlamına gelmesidir.)

Thomas Hobbes ve John Locke‘un kafa yorduğu Doğal Haklar Teorisi, deontoloji altında değerlendirilebilecek önemli teorilerden biridir. Doğal Haklar Teorisine göre, insanların mutlak, doğal hakları bulunmaktadır (bir diğer ifadeyle, evrensel haklar ahlakın doğasının içinde zaten bulunurlar ve insan eylemleri veya inançlarıyla biçimlenmez). Bu düşünce, günümüzde “insan hakları” olarak ifade ettiğimiz kavramın oluşumunda önemli bir rol oynamıştır.

Immanuel Kant‘ın ahlakı insanlığın rasyonel kapasitesi ile temellendirerek ihlal edilemez ahlaki yasalar bulunduğunu iddia eden Kesin Buyruk (Kategorik İmperatif) fikri de deontoloji çerçevesinde değerlendirilebilir. Kant ahlakı, insanların ahlaki olarak eylemde bulunmaları için ödevlerine göre davranmaları gerektiği düşüncesinden yola çıktığından dolayı deontolojik bir fikir olarak ele alınır. Bu açıdan, bir kişinin bir eylemi gerçekleştirirken iyi veya kötü davranmasını belirleyen şey kişinin söz konusu eylemi gerçekleştirmesine yol açan güdülerdir. Yani, eylemlerin sonuçları değil. Basitçe açıklayacak olursak, Kant ahlakı bir kişinin kendi ilkesinin evrensel ahlak yasası olmasını isteyecek şekilde davranması gerektiğini öğütler. Dolayısıyla, kişiler kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa diğer insanlara karşı davranışlarında da aynı yolu izlemelidirler.

Erdem Etiği

Erdem etiği ise, bir kişinin eylemlerinin sonuçları veya bu eylemlerinin doğasına nazaran kişinin sahip olduğu karakter üzerine odaklanmaktadır. Sistem erdemleri tanımlar (bir kişinin ödemonya (saadet) noktasına ulaşmasına yol açan alışkanlıklar ve davranışlar), erdemler arasında bulunan karşıtlıkların çözümü için pratik bilgeliği tavsiye eder ve bu erdemlerin karakter olarak benimsenerek bütün yaşam boyunca uygulanması durumunda mutluluk ve iyi yaşama yol açacağını iddia eder.

Kaynak: Philosophy Basics – Ahlak Felsefesi

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir