Sineklerin Tanrısı

Sineklerin Tanrısı 1
Sevgi Paylaşmaktır :)

Sineklerin Tanrısı filminde, çocukların düştükleri ıssız adada kural koyucuların bulunmaması ve koyulan kuralların etkisiz kalmasıyla bir denetim mekanizmasının olmamasından ötürü insanoğlunun otoritenin eksikliğinde girdiği güç mücadelesini görüyoruz. Gücü elde eden grubun adil düzen kavramını yok saydığı kendilerinden olmayanları tehdit olarak algılayıp yok etme istediğinde bulunmasını bu filmde ıssız adaya düşen çocuklar üzerinden izliyoruz.

Sineklerin Tanrısı Filminde Etik İhlal Var mı?

Akran zorbalığı olarak grup içerindeki bir çocuğa domuzcuk diye lakap takılması ve çişini tutamayan bir çocuk ile dalga geçilmesi. Liderliği ve gücü kötüye kullanma olarak kuma gömülen çocuklara tekme atılması ve çocukların tükürmeleri için zorlanması, domuz avlamak için yapılan sopalarla grup içindeki çocuğa saldırılması bunlar etik ihlal sayılabilir.

Sineklerin Tanrısı Filminin İncelemesi

Issız adada mahsur kalan çocuklar bir düzen oluşturmak için içlerindeki en büyük çocuğu lider seçiyorlar. Ada hayatına alışmaya çalışan çocuklar buldukları bir deniz kabuğunu söz alınmasında simge olarak kullanmaya karar veriyor. Bu durum adil bir düzenin varlığını bizlere gösteriyor.

Adadan kurtulma umutları ile yaktıkları ateşin hep yanmasının istenmesi, çocukların kurtulmak için umutlarının varlığını gösteriyor. Ateş yakmak için kullanılan gözlük detayı filmde dikkat çekiyor. Gün geçtikçe zorlaşan ada şartları, toplanan yiyeceklerin yetersizliği çocukları avlanmaya yöneltiyor. Avcılığa yönelme ile grup içinde anlaşmazlıklar çıkmaya başlıyor. Verilen görevlerin yapılmaması ve görevlerin yapılması amacıyla herhangi bir yaptırım gücünün devreye girememesiyle ortaya bir kaos çıkıyor. Kurtuluşları olan ateşin sürekli yakılmadığı adanın üzerinden geçen helikopter sayesinde anlaşılıyor. Ateş yerine kurtuluş biletleri yanan çocuklar arasında bir tartışma çıkıyor.

Sineklerin Tanrısı

Sineklerin Tanrısı ve ateş

Ateş yakma görevi yerine ava gidilmesi gruptaki şiddetli tartışmanın sebebi oluyor. Bu tartışma sonucunda Jack’in  avcılık yapan grubu Ralph’in grubundan ayrılıyor. Bu durum güç mücadelesinin fitilini yakıyor. İlk başlarda birlikte yüzen, oyunlar oynayan çocukların girdikleri güç mücadelesinde birbirlerine düşman kesilmelerini ve iki gruplara ayrılmalarını izliyoruz. Bir tarafta ateşin sürekli yanması isteyen, avlanmayıp toplanan yiyeceklerle hayatlarını sürdüren Ralph’in umut içindeki grubu diğer tarafta ise avlanarak ve zorbalıkla güçlerini kanıtlamak isteyen Jack’in avcı grubu yer alıyor. Avcı çocukların yüzüne kan sürüp kendilerini çamur ile kirletmeleri bir nevi girdikleri güç mücadelesinde kirlenmeleri ve saflıklarını kaybetmeleri olarak değerlendiriyorum.

Adaya düştüklerinde çok iyi arkadaş Ralph ve Jack’in güç ve liderlik için birbirlerine düşman kesilmeleri, insanların yaşı kaç olursa olsun içinde bir yerlerde güç sahibi olma hırsının hep var olduğunu gösteriyor. Jack’in bu hırsı Ralph ile arasının kötü olmasına sebep olabiliyor ve filmin sonlarına doğru bu hırsın arkadaşını yok etme istediğine kadar dönüştüğünü görüyoruz.

Gruplaşma ile birlikte Jack’in avcı grubunun Ralph’in grubunu rahatsız edecek türden davranışları ortaya çıkıyor. Geceleri ani baskınlarla korkutma, bıçak çalma gibi davranışlar diğer grubu yıldırmak için yapılan çalışmalara birer örnek gösterilebilir.

Sineklerin Tanrısı filminde öldürülen domuz

Sineklerin Tanrısı ve öldürülen domuz

Jack’in Avcı grubunun öldürdükleri domuzun kafasını bir çubuğa asmaları verilen mücadelede var olmak için yok etmenin insan açısından artık utanılacak bir durum değil aksine bunun ile gurur duyulacak bir durum olmasını simgeliyor. Bu mücadele Jack’in avcı grubunun güç kazanmasını sağlıyor. Ralph’in grubun ise yavaş yavaş dağılmasına yol açıyor. Bu dağılma sadece domuzcuk ve Ralph kalana kadar devam ediyor. Azınlık olarak kalan bu ikili diğerlerinin fikirlerine mani olamıyor, Jack’in liderliğini kötüye kullanmasını engelleyemiyordu.

Adada çıkan canavar söylentileri çocukları korkutuyor ve üstünlüğü ele alan Jack’in grubu canavarın peşine düşüyor. Ama ortada gerçekten var olan bir canavar olmadığı sonradan anlaşılıyor. Canavar söylentileri ile korku ve panik içinde olan çocuklar bir gece vakti arkadaşlarından birinin elindeki ışıktan korkuyor ve onu canavar zannederek öldürüyorlar. İşte tam burada asıl canavarın çocukların kendisi olduğunu görüyoruz. Bu ölüme sadece Ralph ve domuzcuğun üzülmesi şartlar ne kadar zor olsa da iyi kalabilmenin kişinin kendi elinde olduğunu gösteriyor.

Zorlu ada yaşamı ve kaoslar çocukları iyice umutsuzluğa sürüklüyor ve bu umutsuzlukta vahşilik ve saldırganlık ortaya çıkıyor. Domuzcuğun eline deniz kabuğunu alıp konuşurken üzerine kaya atılması, artık Jack’in grubun kendinden olmayanın fikrine bile tahammül edememesi ve kendinden olmayanı yok etme düşüncesinin ne denli kafalarına yerleştiğini gösteriyor.

Domuzcuğun ölmesine Ralph hariç kimsenin üzülmemesi ve kimsenin bilerek taşı yuvarlayan çocuğa bir şey denmemesi beni gerçekten çok üzdü. Domuzcuğun ölümüne bu denli tepkisiz davranılmasının altında yatan sebep ilk olarak evcil kertenkelenin öldürülmesine sessiz kalınması, sonra domuzun öldürüp başının asılması, son olarak da arkadaşlarını canavar sanıp öldürmeleri ve buna üzülmemeleri; artık öldürmeyi meşrulaştırmaları olarak gösterilebilir.

Sineklerin Tanrısı

‘kendinden olmayanı yok etme isteği’

Çocuk da olsa ruhunun en karanlık tarafındaki yok etme güdüsü, adadaki çocukları ele geçirmiş durumda. Küçük yaşlardaki çocukların evlerinden uzakta tehlikelerle dolu bir adada verdikleri yaşam mücadelesi gruplaşma ve ayrışma ile kendinden olmayanı yok etme isteği beni bu filmi izlerken açıkçası çok üzdü.

Ama Sineklerin Tanrısı filminde şunu da açıkça görebiliyoruz ki çocukların geçirdikleri süreçler korkma, alışma ve egemen olma süreçleridir. İlk başta domuzu gördüklerinde domuzdan kaçan çocuklar sonra domuzu yakalayıp besin maddesi olarak kullanmak  için kendilerine sivri çubuklar yaptılar. Domuzu yakalayıp öldürdükten sonra kafasını bir çubuğa astılar. Bu onların zaferiydi. Bu zafer onlarda daha çoğunu elde etme, güçlü olma isteğini uyandırdı. Bu güç elde etme hırsı arkadaşlarını öldürmeye kadar vardı. Bu filmden çıkardığım sonuç insan denetimsiz bırakılırsa içindeki vahşi hayvan ortaya çıkar ve mantığını kullanamaz olur. Domuzcuğun Jack’in grubu tarafından aşağılanma sebebini bu olarak görüyorum.

Filmde aklı ve mantığı temsil eden kişi domuzcuk, iyiliği temsil eden kişi Ralph, kötülüğü temsil eden kişi ise Jack’tir.

Sineklerin Tanrısı Filmi ve Stanford Hapishane Deneyi Benzerlikleri

Sineklerin Tanrısı filminde liderlik, güç, uyum, kabul ve itaat kavramları açıkça seyirciye yansıtılıyor. Sosyal psikolojiden tanıdığımız bu kavramlar doğrultusunda bir inceleme yapmak istedim bu da beni sosyal psikolojide yer Stanford hapishane deneyini incelemeye itti. Gelin birlikte psikolog Philip Zimbardo’nun yaptığı hapishane deneyi ile Sineklerin Tanrısı filmindeki benzerliklere bakalım.

Hapishane deneyinde denekler ilk defa bir hapishane ortamı ile karşılaşıyorlar ve ortama adapte olmaya çalışıyorlar. Sineklerin Tanrısı filminde ise çocuklar daha önce hiç yaşam deneyimleri bulunmayan ıssız bir adada düşüyorlar. Issız adada yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Çocukların yeni yaşam alanlarında hayata kalmaları için ortama adapte olmaları ve tehditlerden korunmaları lazımdı. Bunun için ortak bir grup ve hareket planına ihtiyaç duyuyorlar. Bilinmezliğin kaygıyı yaratığını biliyoruz. Kaygı bir yere ait hissetme, bir gruba üye olma ve grubun karalarına uyma istediğini artıracağını düşünüyorum. Güç dengelerinin değişmesi ile kişilerin üslendikleri rollerin farklılaşması hem filmiz de hem de hapishane deneyinde nelere yol açtı bir bakalım.

Stanford Hapishane Deneyi

Stanford Hapishane Deneyi katılımcılarından birkaçı

Sineklerin Tanrısı filminde ve Stanford Hapishane Deneyi’nde katılımcılar erkek bireylerden oluşuyor. Sineklerin Tanrısı filminde adaya düşen çocuklar askeri okul öğrencileridir. Hapishane deneyi için üniversite öğrencileri seçilmiştir. Filmde çocuklar ıssız adada hayatlarını devam ettirebilmek için; besin toplama, avlanma, yemek yapma, ateş yakma gibi ebeveynlerin ya da büyüklerinin yapması gereken görevleri üstlendiler. Ralph bu görevlere ek olarak liderlik rolünü alıyor. Avcılık yaparak Jack güçlenmesi Ralph’in liderliğini etkiliyor. Başlarda kararlı bir azınlık olan Jack’in avcılık yapan grubu, ilk başlarda Ralph’in liderliğini tehdit etmiyor. Gitgide güçlenen azınlık grup diğer çocuklar üzerinde baskı kurması ile sayıları artıyor ve Ralph liderliğini sekteye uğratıyor. Jack lider olurken Ralph dışlanıyor.

Rollerinin değişmesi ve davranışlarının değişmesini paralel olarak ilerliyor. Güç sahibi olma isteği şempanzelerde ve biz insanlarda ortak olarak lideri devirme ve lider olma istediğini tetikliyor ve devrim kavramını ortaya çıkarıyor. Jack’in lideri devirebilmesi belki de Moscovici’nin de dediği gibi kabulün temelinin güç olmasıyla ilgiydi.

Hapishane deneyinde ise deneklerin gardiyan ve mahkum olarak iki taraflı rol üstleniyorlardı. İlk saatlerde gardiyanlar ve mahkumlar aralarındaki rol farkı belirgin değildi. İlerleyen saatlerde görev farklarının davranış değişimine yol açmasıyla roller belirgin hale geldi. Sayıları mahkumlara göre daha az olan gardiyanların güçlü olan taraf olmasını rollerin belirlenmesinde önemli bir yer aldı. Mahkumlar daha fazla sayıda olmalarına rağmen güç dengesine uyarak  gardiyanların kurallarına uymak zorunda kaldılar.

Stanford Hapishane deneyi

Stanford Hapishane Deneyi’nde bir gardiyan

Sineklerin Tanrısı filminde gücü ve liderliği ele alan Jack film boyunca azınlıkta kalan güçsüz çocuklara karşı alaycı ifadeler kullandı, azınlık grubu korkutmak ve onları yıldırmak için saldırgan davranışlarda bulundu. Issız adanın zor koşulları Jack ve grubunu güce hakim olan acımasız kişiler olma eğilimlerini güçlendirdi. Hapishane deneyinde ise gardiyanlar sadece 8 saat deney ortamında bulundular. Kalan saatlerde normal hayatlarına devam edebiliyorlardı. Bu durum onları rollerine beklenenden çok hızlı bir şekilde adapte etti. Kendilerini artık gerçekten bir gardiyan olarak görmeleri bunun bir deney olduğunu akıllarından çıkıp gitmesine yol açtı ve bu sebeple gardiyanlarla mahkumlar arasındaki statü farkı belirginleşti. İlk zamanlarda kullanılan ılımlı dil yerine gücün ve rollün fazla benimsenmesiyle gardiyanlar mahkumlara aşağılayıcı kelimeler kullanmaya, mahkumları tehdit etmeye ve şiddet uygulamaya başladılar. Bu aşağılayıcı tutum ve davranışlar hızlı gelişmesi ve tereddüt edilmeden uygulanması beni şaşırttı.

Normal hayatta bu şekilde davranmayacakları umulan kişilerin -adaya düşen çocuklar ve denekler – davranış değişimi aklıma şu soruyu getirtti. Gücü elde eden kişi bunu nasıl kullanır? Bunu biraz düşünelim ve benzerlikler incelemeye devam edelim. Adaya düşen çocuklar için ada hayatı hızla şekillenmesi, liderlik ve güç savaşları ortasında işler çığırından kısa sürede çıkması, domuzcuğun acımasızca öldürülmesi ve Ralph’in öldürülmeye çalışılması buna en iyi örneklerdendir.

Stanford Hapishane Deneyi

Stanford Hapishane Deneyi’nde kontrolden çıkan roller

Hapishane deneyi de 2 hafta olarak planlandı fakat mahkumların ayaklanmaları, gardiyanların orantısız güç kullanımı ve kendi belirledikleri ceza sisteminin ağırlığıyla deney 6. günün sonunda sonlandı. Film ve deney de insanların benliklerini kaybederek rollerine taparcasına bağlanmaları sonucu güçsüz olan tarafa saldırma ve yok etme eğilimini bize gösteriyor.

Stanford Hapishane Deneyi ve Sineklerin Tanrısı film için son olarak şunları söylemek istiyorum. Yeni bir ortama adapte olmak ile başlayan serüven hem filmdeki askeri okul öğrencileri hem de deneydeki üniversite öğrencileri için kişiliklerini yok sayacak şekilde rollere bürünmelerini, kişiliklerinden sıyrılarak bambaşka kişilere dönüşmelerini görüyoruz. Rollerin kişiliğe dönüşümü çok hızlı bir biçimde gerçekleşmesi insanların değişmesinin zor ve sancılı bir süreç olduğu düşüncesinin bir anda kafamda buhar olup uçmasını sebep oldu. ‘Bulunan ortam ve üstlenilen rol ile insan hızlı bir şekilde bir başkasına dönüşebilir.’ fikri aklıma artık daha yatkın geliyor artık.

Yukarıda size sorduğum soruya yazımı bitirirken kendi cevabımı vermek isterim. Gücü elde eden kişi bunu nasıl kullanır? Bence gücü elde eden kişinin gücü nasıl kullanacağını kişinin gücü elde etmediği sürece asla tam olarak bilemeyeceğimizi düşünüyorum. İnsanın karmaşık bir düşünce sistemine sahip olmasına rağmen tutarlı davranış sergileme eğilimi kişiden beklenilmeyecek davranışları sergilemesine  yol açabiliyor. Ortada liderin gruba zarar verici bir eylemi varsa bu davranışta tutarlı olmalıyım yoksa saygınlığım zarar görür mantığı ile daha da kötüye gidebilir. Tam tersi liderin grup için yararlı olma isteği varsa kendini geliştirerek koşulları iyileştirmeye yönelir. Tutarlı bir davranış sergilemesi daha iyisini yapma isteğini artırır fakat lider olan kişinin benimsediği davranışa bağlı olarak gücü kullandığını unutmamak gerekir.

Sineklerin Tanrısı Filminin Künyesi

  • Yönetmen: Harry Hook
  • Senarist: Sara Schiff, Sir William Golding (roman)
  • Görüntü Yönetmeni: Martin Fuhrer
  • Müzik: Philippe Sarde
  • Yapım: Castle Rock Entertainment,  ABD
  • Yapım Yılı: 1990
  • Süre: 90 dakika

Filmin Karakterleri

  • Balthazar Getty: Ralph
  • Chris Furrh: Jack Merridew
  • Danuel Pipoly: Piggy
  • James Badge Dale: Simon
  • Andrew Taft: Sam, ikizlerden birisi
  • Edward Taft: Eric, ikizlerden ikincisi
  • Gary Rule: Roger
  • Terry Wells: Andy
  • Braden MacDonald: Larry
  • Angus Burgin: Greg
  • Martin Zentz: Sheraton
  • Brian Jacobs: Peter
  • Vincent Amabile: Patterson
  • David Weinstein: Mikey
  • Chuck Bell: Stevekterleri

 

Kaynakça

Hook, H. (Yöneten). (1990). Sineklerin Tanrısı [Sinema Filmi].

                   

                                                                                                      

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir