Descartes‘tan sonra bilgi kuramı iki ayrı yönde gelişir: Bilgiyi sağlamada sadece deneye önem verenler ve sadece akla önem verenler. Bu nedenle Kant felsefesi bilgi konusunun incelenmesi ve eleştirilmesiyle başlar. Amaç, bilme gücünün irdelenmesi, çözümlenmesi ve eleştiriden geçirilmesidir. Bu nedenle, Kant felsefesi “eleştirici felsefe” (kritik felsefe) olarak adlandırılır.
Kant felsefesi, tüm bilgilerimizin iki ayrı kaynaktan doğduğunu ileri sürer: süje (bilgi edinen) ve obje (bilgisi edinilen). Dış dünya bilginin ham maddesini verir. Diğeriyse, bu ham maddeyi düzenler ve bir biçime sokar; bilgi hâline getirir. Şu hâlde dış dünya olmasaydı, bilginin ham maddesi olmayacaktı. Akıl olmasaydı, dış dünyaya ait tüm algılarımız bilgi hâlini almayacaktı.
Apriori Bilgi ve Aposteriori Bilgi
Bilgi deneyle başlar; ama tüm bilgiler deneyden çıkmaz. İki çeşit bilgi vardır: apriori (deney öncesi) ve aposteriori (deneye dayalı). Apriori bilgi zorunlu, deneyden bağımsız, deneysel olanla hiç karışmamış, süjelerin tümü için geçerli olan bilgidir (salt bilgi). Aposteriori bilgiyse, deneyle mümkün olabilen; gözlemlerle düzeltilebilen bilgidir.
Analitik Önerme ve Sentetik Önerme
Buna göre, Kant felsefesi yargıları da iki bakımdan ayırır: Apriori ve aposteriori yargılar, analitik ve sentetik yargılar. Analitik yargılar yüklemi öznesinin bir parçası olan önermelerdir. Bu önermeler çelişme ilkesinden çıkar. Açıklayıcıdır. Konusu, kavrama hiçbir şey katmaz ve hep aprioridir. Örneğin, “Üçgen, üç köşesi olan şekildir.” önermesi, analitik bir önermedir. Çünkü, üç köşeli olmak üçgen tanımının içinde zaten bulunmaktadır. Sentetik yargılar bireyin bilgisini genişleten, çoğaltan önermelerdir. Bunlarla kavramlar, başka kavramlarla birleştirilir, bağlantı kurulur. Örneğin, “Dünya yuvarlaktır.” önermesi, sentetik bir önermedir. Çünkü, yuvarlaklık özelliği Dünya tanımında yer almaz. Dünya düz de olabilir. Sentetik yargıların apriori olanları da, aposteriori olanları da vardır. Aposteriori olanlar doğru da yanlış da olabilir. Yeni bilgi verdikleri için deneye dayanır ama zorunlu değildirler. Apriori olanlarsa, Kant’ın en fazla ilgilendiği yargılardır.
Sentetik apriori olan yargılar, eldeki kavramın dışına çıkar (sentetik); ama buna rağmen deneye dayanmaz (apriori). Hem bilgiyi genişletir hem de zorunlu ve genel geçerlidir. Örneğin; 5+5=10 yargısı sentetik aprioridir, zorunlu ve tümeldir. Sentetik apriori yargılara nerede rastlanır? Matematik yargılarının hepsi sentetik aprioridir. Doğa biliminde sentetik apriori yargılar ilkeler olarak vardır.
Kant Felsefesinde Duyu Bilgisi
Kant, duyu bilgisinin de aklın da apriori formları olduğunu söyler. Duyu organlarıyla alınan malzemeye, duyarlığın iki formu, zaman ve uzay formları eklenir. Sonra bu malzeme zihindeki 12 kategoriye gelir. Kategoriler, deneye form bakımından bir çerçeve sağlar. Kategoriler, duyu organlarından gelen bilgi malzemesini düzenleyen kalıplardır. Bunlar aprioridir. İnsan zihninde bulunur, herkes için geçerli ve zorunludurlar. Sadece duyuların verdiği algılara uygulanırlar. Kategoriler tüm insanlarda bulunduğu için sağladıkları bilgi kesin ve zorunludur. Buna göre; bilgide aktif olan yön, akıl; pasif olan yön de duyarlıktır. Bu nedenle Kant “Görüşüz kavramlar boş, kavramsız görüler kördür.” der. O zamana kadar hep düşünmenin kendisini objelere göre ayarladığı, yani nasıl düşünmesi gerektiğini, akla, objelerin dikte ettiği öne sürülüyordu. Kant, tersini savunarak, objelere formlarını akim verdiğini savunur.
Doğa Yasası ve Ahlak Yasası
Kant iki çeşit yasa kabul eder: doğa ve ahlak yasaları. Doğa yasaları zorunluluğu, ahlak yasaları ise gerekliliği dile getirir. Ahlak yasaları apriori olarak birey tarafından konur. Deneyle elde edilmez. Birey, pratik akim koyduğu bu yasaları onaylar ve özgürce onlara uyar.
Tüm eylemlerimize karar verdiren bu ilkeler, koşulsuz buyruk (kategorik imperatif) adını alır. Bir de koşullu buyruklar vardır. Örneğin; “Mutlu olmak istiyorsan, başkalarını da mutlu et!” buyruğu koşullu buyruktur. Ahlaki buyruk koşulsuzdur. Ona uygun olan tüm davranışlar da ahlakidir.
Koşulsuz buyruğun temeli insanın ödev duygusudur. Ahlâkî ödev, insanın özünden çıkar ve bu tüm insanlar için geçerlidir. Kant, ahlâkî eylemin gerisinde yatan, insandaki ödev duygusunun ürünü olan ilkelere maksim adını verir. Tüm koşulsuz buyrukların temelinde “Öyle davran ki, eylemine ölçü olarak aldığın ilke, tüm insanlar için geçerli olan, genel bir yasa hâline gelsin!” ilkesi yer alır.
Kaynak: Emine Yamanlar, Felsefe Tarihi, Ders Kitapları Anonim Şirketi, 2000