Augustinus Felsefesi

Augustinus Felsefesi 1
Sevgi Paylaşmaktır :)

Kilise Babalarının felsefesi (Patristik felsefe), Hristiyan dininin öğretisini oluşturmak, bu öğretiye bir biçim vermek çaba ve denemelerini kapsıyordu. Bu öğretiye sistemli bir bütünlük kazandıran, Hristiyan inançlarını felsefi bir sistem içine yerleştiren, dolayısıyla Hristiyanlığın dogmalarını (dinin tartışılmayan doğrulan) felsefeyle temellendiren düşünür Augustinus olmuştur. Bu nedenle Augustinus felsefesi, Orta Çağ Hristiyan felsefesinin çıkış noktası ve bundan sonraki gelişmeyi belirleyen temeldir. Bu öğreti genellikle Hristiyan Kilisesi’nin felsefesidir.

Augustinus, şüpheciliği eleştirerek, mutlak doğruların bulunduğunu ve bunların elde edilebileceğini savunur. Böyle doğruların olması, bunları karşılayan mutlak bir varlığın, Tanrı’nın da olması demektir. Augustinus’un tüm düşünceleri iki konu üzerinde toplanır: Tanrı ve ruh.

İnsan, doğruları kendi ruhunda ve kutsal kitapta arayabilir. Nasıl ruhumuz birse ve bedenin her yerindeyse, Tanrı da birdir ve her an, her yerdedir. Tanrı zaman dışında (öncesiz – sonrasız) olduğu hâlde, onun yarattıkları zaman içindedir. Zamanın kendisi de varlıkla yokluk karışımıdır; çünkü geçmişi hatırlama ve geleceği bekleme şeklinde var olabilen bir şeydir. Zaman içinde olan varlıklar, bu nedenle, zamanın dışındaki Tanrı karşısında “hiç” tir.

Tanrı evreni özgür iradesiyle yaratmıştır. İnsanı da başlangıçta özgür olarak yaratmıştır; ama ilk insan olan Adem, bu özgürlüğüyle günah işlemiştir. Böylece Adem’in soyundan gelenlere bu günah miras olarak geçmiştir. Bu “soydan gelen günah”tan insan ancak, Tanrı’nın yardımıyla kurtulabilir.

Patristik Felsefe ve Skolastik Felsefe Karşılaştırması

Patristik felsefe, Hristiyan inancına bir öğreti niteliği kazandırmak yolundaki çaba ve denemelerden oluşmuştur. Skolastik felsefe ise Patristik felsefe’de artık biçimi belirmiş olan bu öğretiyi temellendirmek ve sistematik olarak derleyip toplamak yönündeki çalışmalardan meydana gelmiştir. Skolastik felsefe dar anlamıyla Orta Çağ felsefesidir. Skolastik felsefe gelişmesi bakımından üç döneme ayrılır:

  1. Başlangıç dönemi (erken skolastik, 800 – 1200 arası)
  2. Yükseliş dönemi (yüksek skolastik, 1200 – 1300 arası)
  3. Sona erme dönemi (geç skolastik, 1300 – 1500 arası).

Patristik felsefe, bütünüyle Platonizmin damgasını taşır. Skolastik felsefe’yse, Aristo felsefesine yönelecektir. Platonizmde hep dini bir tutum ağır basar. Buna karşılık Aristoteles’te hep bir bilime yönelme, olgular dünyasına bir ilgi duyma, olgular yığınını sistematik olarak düzenleme, bunları kavramlarla işleme kaygısı vardır.

Skolastik felsefe “okul felsefesi” demektir; çünkü bu felsefe Orta Çağ’da din adamlarını yetiştiren manastır ve katedral okullarında işlenip gelişmiştir. Skolastik felsefe bir okul öğretisidir. Skolastik felsefenin yöntem bakımından yapmak istediği, dinin dogmalarım akıl ve felsefeyle temellendirerek bunları olabildiğince kavranılır yapmak; böylece inanca karşı akıl yönünden ileri sürülmüş olan itirazları karşılayabilmektir. Buna göre skolâstik felsefenin istediği, dini akılla temellendirmek ve dine yapılan itirazları akılla çürütmektir; yeniden bir şey bulmak değildir. Skolastik felsefenin en belirleyici yönü yöntemidir. Düşünürler, Hristiyan inancını sistematik bir biçimde ifade etmek, savunmak ve geliştirmek için mantıksal ve dilsel analize yönelmişlerdir. Bunun için öncelikle Yunanlıların bilimsel ve felsefi terimlerini kullanmışlardır. Daha sonra da Aristoteles mantığını bir bütün olarak almışlar ve mantığın tümden gelim yöntemini kullanmışlardır. Bu nedenle de, otoritelere ve dinsel dogmalara sıkı sıkıya bağlı kalmışlar, araştırma ve incelemeye önem vermemişlerdir.

Kaynak: Emine Yamanlar, Felsefe Tarihi, Ders Kitapları Anonim Şirketi, 2000

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir