Tek Başına Da Olur – Mu?

Tek Başına Da Olur - Mu? 1
Sevgi Paylaşmaktır :)

Öncelikle belirtmeliyiz ki bu röportaj koronavirüs öncesinde gerçekleştirildi. Fakat herkesin özellikle doğaya hasret kaldığı bu zamanlarda doğayla iç içeliği anımsayabilmek ve tek başınalığa değinebilmek adına sizler için bu güzel bir röportajı derledik. Bugünkü konuğumuz Tek Başına Da Olur kullanıcı adıyla tanıdığımız Gökhan Konaş. Gökhan Konaş, uzun süredir hepimizin ilgisini çeken doğa hayatını yaşayan kişilerden birisi. Biz de kendisiyle, seçmiş olduğu bu yol hakkındaki duygu ve düşüncelerini psikolojiyle harmanladığımız bir sohbet gerçekleştirdik ve ”Tek Başına Da Olur mu?” diye sorduk.

Gökhan Konaş Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi mezunuyum fakat bu işi hiç yapmadım. Mezun olduktan sonra kendime bir interaktif ajans kurdum, dijital ajans. 6-7 yıl bu ajansı yönettikten sonra kapatıp kurumsal şirketlerde yöneticilik yaptım. Son 5 yıldır ise aktif olarak çalışmıyorum ve danışmanlık yapıyorum. Danışmanlık yaptığım konu ise e-ticaret başta olmak üzere internet sitelerine ve start-up’lara danışmanlık hizmeti veriyorum. Şu anda ise danışamanlık işini oldukça azaltmış ve kendimi yola vermiş durumdayım. Aslında şuan içinde bulunduğum durum için çok gez az kazan kafası diyebilirim.

 

Tek Başına Da Olur sloganı bir marka değeri mi yoksa tamamen tek başınalık ihtiyacı sonrasında ortaya çıkan bir sonuç mu?

Tek başına da olur adı şuradan çıktı; ben normalde de tek başına olmayı seven bir adamım. Dolayısıyla doğada herhangi bir yerde zaman geçirdiğimde, bunun normalde herhangi bir yerde yaptığımdan çok daha farklı olduğunu gördüm. Çünkü istediğin anda istediğin şeye ulaşamıyor olman, yaşadığın duygular ve kendine dönüşün daha kuvvetli olması sebebi ile doğada tek başına olmanın çok farklı bir meziyet olduğunu fark ettim. Kolay değil ama daha çok deneyim katan bir şey olduğunu fark ettim.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Gökhan Konaş – Blogger (@tekbasinadaolur)’in paylaştığı bir gönderi ()

Tek başına da olur ismini bir marka değeri olarak hiç düşünmedim ama kullanıcı adım tek başına da olur değil de Gökhan Konaş olsaydı belki bu kadar ilgi çekmezdi. İnsanların bu konuya özel ilgisi var bu aşikar bir durum, bunu ben de sonradan fark ettim. Bu isim kendim için düşündüğüm bir şeydi. Bu arada tek başına olur değil tek başına ‘da’ olur. Tek başına olmakla ilgili bir saplantım yok.  Bazen şakayla karışık söylüyorum, böyle ıssız adam gibi dağ bayır gezen bir formatım yok. Sosyal bir adamım, daha önceki yıllarım da böyle geçti. Gerek iş hayatımda gerek yaptığım sosyal aktivitelerde de  hep böyleydi. Ama tek başına olmanın özel bir durumu olduğunu ve herkesin bu durumu yaşaması gerektiğine de  kalpten inanıyorum.

Web sitende #TBO nedir bölümünde yer verdiğin “Tek başına mutlu olabilen, her şey ve herkes ile mutlu olabilir.” bölümünü biraz açıklar mısın?

Bu söz şuradan çıkıyor; hayatta ne yapıyorsan yap önce kendin için doğru olanı ve iyi olanı seçerek yap diye düşünüyorum. Bu söylem bazı yerlerde bencillik gibi algılansa da aslında böyle olmadığı kanaatindeyim. Şunu biliyorum ki bir insan en temelde kendisi mutlu değilse başka kimseyi mutlu edemez, bir insan güçlü değilse etrafındaki kimseye güç veremez, bir insan bilgili değilse etrafındaki kimseyi daha bilgili yapamaz. Dolayısıyla bir şeyleri değiştirmek için önce kendinden başlamalı insan. Bu bağlamda düşünürsek, tek başına mutluysan eğer her şey ve herkes ile mutlu olabilirsin.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Gökhan Konaş – Blogger (@tekbasinadaolur)’in paylaştığı bir gönderi ()

Günümüz dünyasında mutsuz insanlar çok fazla ve mutluluğu farklı şeylerde aradıkları için, gerek bu kapitalist sistemin, gerek bu içinde var olduğumuz kurumsal hayatın ve ona göre şekillendirilmiş sistemin içinde mutluluğu hep başka yerlerde aradığımız için daha çok tüketim toplumu olmaya, daha hızlı tüketmeye ve mutluluğu başka yerlerde aramaya çok meyilliyiz. Dolayısıyla aslında temelde hiçbir şeye ihtiyacın olmadan kendinle, kendin olduğun için mutlu olmayı öğrenirsen eğer aslında hiçbir şeye ihtiyacın kalmadığını sen de görüyorsun.

Psikoloji hakkında ilgin ve bilgin var mı? Türkiye’de psikologların çalışma şartları hakkında bilgin var mi? Bu konudaki düşüncelerin nelerdir?

İlgim ve bilgim var, etrafımda psikolog ve psikiyatrist olan dostlarım var. Ama bu konu ile alakalı ilgim hobi düzeyinde. Psikoloji hakkında okumalar yapıyorum, ilgimi çeken bazı konular üzerinde o arkadaşlarımla tartışmalar yapıyorum…  Kendi içimdeki bazı çıkmazları ve açmazları da yine o arkadaşlarımla çözmeye çalışıyorum. Zamanında psikologa gitmişliğim de var, 11 yıl kadar önce 1 yıl boyunca gitmişliğim de var. Psikolog desteği almışlığım da var. Özel bir durumum yoktu, sadece bir gençlik dönemiydi biraz da merak ediyordum, gerçekten faydası olacak mı diye. Gerçekten de oldu. Bir çok şeyi çözümlememde bana yardımcı oldu.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

PsikoLogo (@psikologocom)’in paylaştığı bir gönderi ()

Türkiye’deki sağlık sektörü hakkında bilgim var tabi ki ama özel olarak psikologların çalışma şartları hakkında bir bilgim yok. Özel klinikler haricinde devlet kurumlarında çalışan arkadaşların çok verimli şartlarda çalışmadıklarını biliyorum.

Tek başına da olur mantığı ile çıktığın yolda binlerce takipçi edindin ve beraberinde sayısız toplu organizasyona imza attın. Zaman zaman başlangıç noktandan saptığını düşünüyor musun? Eğer böyle bir fikre sahipsen başlangıç noktandan uzaklaşmış olmak sende huzursuzluğa ya da bilişsel bir çelişkiye sebep oluyor mu?

Başlangıç noktamdan saptığımı düşünmüyorum. Ben her zaman sosyal bir adamdım ve aynı şekilde yaşamıma devam ediyorum. Tek başına olma bir tercih meselesi benim için. eskiden belki de daha çok tek başına olan Gökhan yansıyordu ekrana, şimdilerde ise sosyal medya içerisinde birlikte olduğum arkadaşlarımla olan hallerim yansıyor. Bu durum insanların belki çok hoşuna gitmiyor olabilir çünkü her zaman beni tek başına görmek istiyorlar. Aslında bunun cevabını belki Psikologo olarak siz verebilirsiniz. İnsanlar neden beni sürekli tek başına görmek istiyorlar? Bu bir vaat değil çünkü. Ben, tek başıma olacağım diye bir şey demedim, tek başına da olur dedim. İnsanların hep tek başına olmam konusunda sürekli bir beklentisi var, “Abi yanında birisi var, arkadan ses geliyordu, şununla gitmişsin gördük.” gibi tepkiler alıyorum. Ben tek başıma olduğum zamanların sadece %50’sini paylaşıyorum sosyal medyada. O bile aslında tek başına olmamış oluyor. Gerçekten tek başıma olduğum zamanlardan kimsenin haberi yok çünkü tek başımayım orada. Kendi içimde bu durum bir çelişkiye sebep olmuyor. Bazen sosyal medyada acaba bunu paylaşmasaydım daha mı iyi olurdu gibi sorular soruyorum kendime ama onlar da çok önemli değil. Yani diyeceğim o ki su nasıl akıyorsa o şekilde yolunu buluyor.

Kendini dinlemek fikri ile girdiğin çadır kampları ve bu tek başına olma fikri, başladığı gün ile bugün arasında Gökhan Konaş’ta psikolojik olarak ne tür bir etki yarattı ?

Psikolojik olarak, doğada olma ve yalnız olma durumu en başta benim kendime olan güvenimi çok arttırdı. Doğaya olan bakışımı çok değiştirdi. Mutluluğu nerede aradığımı ve mutlu olma problemini nasıl çözebileceğimi fark ettim. Tatmin olma meselesiyle ilgili birçok fikir verdi doğada olmak bana. %100 çözdü diyemem. Bu bitmeyecek bir yol çünkü ama bu yol çok fazla fikir verdi bana. Bu yol beni çok fazla farklılaştırdı ve çok başka bir noktaya taşıdı. Gerek yolda tanıdığım insanlar, gerek o insanların vizyonları (her tarz insandan bahsediyorum bu arada; gezgin olanlar olmayanlar, kampçı olanlar ya da kampa yeni başlayanlar…) bana çok şey kazandırdı. Beni daha rahat, mutlu, öz güveni yüksek, pozitif bir insan haline getirdi. Fiziksel olarak da daha güçlü hale getirdi. İnsan gücünün nelere kadir olduğunu görüyorsun. Eskiden yapamam dediğim birçok şeyi yapabilir hale geldim. Bence bunun da bir psikolojik çıkarımı var.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Gökhan Konaş – Blogger (@tekbasinadaolur)’in paylaştığı bir gönderi ()

Şehirdeki insan ile doğadaki insan birbirinden farklı mı sence?

Dağlar kadar fark var. Şehirdeki insan bir çok konuda çok farklı. Ayda iki gün bile doğaya çıkmak insanı çok değiştiriyor, kafa olarak en azından doğada olmak bile insanı daha farklı hale getiriyor. Şehirde yaşayan insanlar, doğaya çıktıklarında kafaları şehirde kalmaya devam ediyor. Bizde ise tam tersi aslında, şehirdeyken bile kafamız bir şekilde doğada. Yani doğada yaşıyoruz arada bir şehre geliyoruz gibi değişik bir durum oluyor. Diğer tarafta şehirde yaşıyoruz arada doğaya çıkıyoruz gibi bir durum var. Bu insanlarla doğaya çıkan insanlar arasında çok fark var. Bir defa stres düzeyleri inanılmaz farklı. Vizyon, hayatı algılayış, tüketim alışkanlıkları ve görgü düzeyleri çok farklı. Şehirde yaşayan derken herkes için konuşmuyorum tabi ki. Ama şehirde zaman geçirirken hayatın çok kısa ve kısır bir döngüde olduğunu bu sebeple bilgi birikiminin de çok dar bir çerçevede döndüğünü fark ediyorsun. Bana göre tabi bunlar. Bir otorite değilim bu konuda, kendi fikirlerim bunlar. Küçük bir örnek vereyim size, eskiden yola çıkınca pet şişe almaktan çekinmezdim fakat doğada vakit geçirdikçe fark ettim ki artık termos alıyorum yanıma. 1.5 litrelik bir termos aldım kendime ve her gün evden çıkarken onu doldurup yanıma alıyorum. Pet şişe almamaya çalışıyorum. Eskiden de plastik konusunda duyarlıydım ama şu an geldiğim zihinsel süreç bambaşka bir noktada. Bu çok küçük bir örnek, bunu gibi nice şeyler var.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Gökhan Konaş – Blogger (@tekbasinadaolur)’in paylaştığı bir gönderi ()

Kamp hayatı, şehir hayatı kadar stabil giden bir hayat değil. Kampta tek başına iken karşılaştığın zorluklardan dolayı hiç pişmanlık yaşadın mı? Karşılaştığın zorluklarla başa çıktın mı/çıkabildin mi?

Bazı gezilerde çok sinirlenip, çok üzülüp ya da çıkmaza girip ‘Ya benim burada ne işim var?’ dediğim zamanlar oldu. Geziden şehre geri döndüğümde yolda olan ya da kampta olan arkadaşlarıma “Ben baya kötü hissettim kendimi bu gezi sırasında ve kendi kendime şöyle dedim ‘Ben burada ne yapıyorum? Benim burada ne işim var? Dağın başında -15 derecede 2400 rakımda bir yaylanın ortasında tek başıma kamp kurmuşum, ben burada ne yapıyorum? ” dediğim zamanlarım oldu. Soğuktan, açlıktan zorlandığım zamanlar oldu ama bunu arkadaşlarımla paylaştığımda fark ettim ki bunu doğada olup da yaşamayan insan yok. Çok fazla zorluk yaşadım fakat pişmanlık hiç yaşamadım. Bu zorlukların tamamı ekranlara yansımadı elbette bunu kendi içinde yaşamanın da ayrı bir hazzı var. Bu sayede hayatı tanıdım, sınırlarımı gördüm, limitlerimi tanıdım, onları zorladım. Aslında yaşamak istediğim hayatı yaşadım. Stabil hayat bana göre olsaydı şu an hala o hayatın içinde devam ediyor olurdum. Tüm o sorunlarla başa çıkıyorsun bir şekilde. Başa çıkamadıklarınla yeniden karşılaşıyorsun ve bu sefer başa çıkıyorsun. Başka bir şansın yok çünkü doğada.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Gökhan Konaş – Blogger (@tekbasinadaolur)’in paylaştığı bir gönderi ()

İnsan tehlikeye karşı 3 tip tepkiye sahiptir: Savaş – Kaç – Donakal. Bu sınırlarda düşündüğünde sen genel itibariyle kendi hayatında hangi tepkiyi tercih ettin? Öncesi ve şu an arasında bu konuyla alakalı bir değişim var mı?

Ciddi bir değişimim var. Tehlike benim için biraz korkuyla bağdaşan bir şey. Anlattığım bütün hikayelerimde de paylaştığım şey şu, insan bilmediği şeyden korkar. Bir şeyden ne kadar çok korkuyorsan o kadar çok cahilsin demektir. Ne kadar çok öğrenirsen ne kadar deneyim kazanırsan korkun o kadar azalıyor haliyle senin için tehlike algısı da değişiyor. Dolayısıyla savaş – kaç – donakal bilimsel bir perspektif olsa da bence süreci yönet diye bir seçenek de olmalı burada. Donakaldığım zamanlar çok oldu, kaçtığım zamanlar da oldu ama nadirdir. Korkmadığım için kaçmadım gibi bir durum anlaşılmasın, kaçamamışımdır o yüzdendir. Kaçacak yerim olmadığı için savaşmak zorunda kalmışımdır. Yoksa kaçarım yani 🙂

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Gökhan Konaş – Blogger (@tekbasinadaolur)’in paylaştığı bir gönderi ()

Doğaya çıkmadan öncesi ile doğaya çıktıktan sonrası arasında da çok fark var tabi. Mesela eskiden kamptayken bir çakal sesi duyduğum zaman ne yapacağımı şaşırır, kaçacak yer arardım. Artık kamplarda çakal sesi duymadığım zaman üzülüyorum. Duyduğum zaman da oturup dinliyorum.

Senin eklemek istediğin bir şeyler var mı? Veya doğaya yönelen/yönelmek isteyen insanlara vermek istediğin tavsiyeler var mı?

Doğaya yönelecek insanlara tavsiyem şu, hiç vakit kaybetmesinler. Ben doğada olmadığım zamanı kayıp yazıyorum kendime. Ne kadar çok deneyimlerse o kadar çok şey öğrenecekler. Şehirde gürültünün, kirin, pasın içinde iyi nefes alamadığım, sağlıklı yaşayamadığım bir ortamda bulunmanın rahatsızlığı tarif edilemez. Tabi bir de sağlıklıymış gibi gösterilme durumu var.

Bir an önce insanlar doğaya çıkmanın tadına varmalı bence. Şunu söylemeden de geçemeyeceğim ama doğaya çıkmak onu anlamaktan geçer. Anlamak demek de onu koruyup kollayıp saygı duymak demektir. Buna da çok dikkat edilmesini istiyorum ki hepimizin çıkacak bir doğası olsun.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

Gökhan Konaş – Blogger (@tekbasinadaolur)’in paylaştığı bir gönderi ()


Daha detaylı bilgiye ulaşmak için Gökhan Konaş’ın yönettiği sosyal medya hesaplarını ve web sitesini takip edebilirsiniz.

Web sitesi için tıklayınız.

İnstagram hesabı için tıklayınız.

Youtube hesabı için tıklayınız.

 

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir