Spinoza Felsefesi (Panteizm)

Spinoza Felsefesi (Panteizm) 1
Sevgi Paylaşmaktır :)

Spinoza felsefesi en büyük ve kesin etkiyi Descartes felsefesinden almıştır. Tümden gelimci – matematik yöntem, Spinoza felsefesinin de güvenip kullandığı biricik yöntemdir. Cevher problemi onun felsefesinin de ana problemidir.

Spinoza için cevher, kendi kendisinde var olan, var olmak için başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan unsurdur. Cevherin niteliklerine “attributum“, görünüşlerine “modus” adını verir. Cevher dışındaki her şey, cevherin görünüşü ya da niteliğidir. Spinoza cevher, Tanrı ve doğa kavramlarını aynı anlamda kullanır. Ruh ve cisim Tanrı’nın nitelikleridir, ayrı varlıklar değildir. Çevremizdeki varlıklarsa, Tanrı’nın görünüşleridir. Onlar da ayrı varlıklar değildir. Tanrı’nın sonsuz nitelikleri vardır. Biz insanlar bunlardan sadece maddeyle ruhu bilebiliriz. Düşünce ve yer kaplama Tanrı’nın görünüşleridir. Ruhu düşünce, maddeyi de yer kaplamayla açıklayabiliriz.

Her nesne başka bir nesnenin, her olay başka bir olayın zorunlu sonucudur. Bu nedenle evrende tesadüfler söz konusu değildir. Spinoza böylece mekanist bir doğa görüşünü savunur. Tüm maddi olaylar, yine maddi nedenlerle açıklanmalıdır.

Aynı zorunluluk ruh için de söz konusudur. Burada da her olay, kendisinden önceki bir başka olay tarafından belirlenir. Dolayısıyla irade özgürlüğü söz konusu olamaz.

Tanrı Bilgisi

Bilgi ve yöntem anlayışında Spinoza felsefesinin çıkış noktası Tanrı bilgisi kavramıdır. Tüm sistemde bilinmesi istenen şey, Tanrı’dır. Her şey Tanrı’nın ya görünüşü (modus) ya da niteliği (attributum) olduğuna göre, bunların bilgisi de Tanrı’nın bilgisi olacaktır. Bu anlayışıyla Spinoza, Tanrı’yla doğanın bir ve
aynı şey olduğunu, dolayısıyla doğaya ait bilgilerin, Tanrı’ya da ait olduğunu söyleyerek panteizm düşüncesini ortaya koyar.

Tek bir ana kavramdan, Tanrı kavramından tüm felsefe sistemini oluşturma denemesinde, yöntem bakımından Descartes’m örnek alındığını görüyoruz. Spinoza’nın kullandığı yöntem, geometrik yöntemdir. Tanrı’nın nesneler karşısındaki durumunu, geometride mekânın şekiller karşısındaki durumuna benzetir. Mekân, geometrik şekillerin varoluşunun şartıdır; çünkü onlar mekânın şu ya da bu biçimi almasından başka bir şey değildir. Bunun gibi bütün nesneler de Tanrı’nın değişik şekiller almasından başka bir şey değildir.

Spinoza Psikolojisi

Spinoza psikolojisinde, insanın kendini koruma, varlığını sürdürme isteğini temele alır. Bu istek hem bedende hem ruhta vardır. Bedende bilinçsiz bir kendini koruma isteği olarak belirir. Ruhtaysa, bilinçli bir hâl alır. Kendimizi koruma duygusuna aykırı olan her şeyden kaçar, bunu destekleyici her şeyi de elde etmek isteriz. Bir şeyin iyi ya da kötü olduğuna buna göre karar veririz. Kendimizi koruma duygusuna uygun olan İyidir, bu duyguya aykırı olan kötüdür.

Spinoza’ya Göre Hak

Spinoza, hak kavramını da kendimizi koruma isteğine dayandırır. Kendisini koruma isteğiyle ilgili olan her şey, insanın hakkıdır. Bu istek doğrultusunda varlığımızın, gücümüzün ve haklarımızın güvence altında bulundurulması gerekir. Böyle bir güvenliğeyse, ancak devlet hâlinde yaşayarak varabiliriz. Eğer insanlar devlet hâlinde yaşamazlarsa bencillikleri nedeniyle hep savaş hâlinde bulunurlar ve kendilerini koruma isteğini gerçekleştiremezler. Bunu görmeleri insanları bir sözleşmeyle devleti kurmaya götürmüştür.

Spinoza Ahlakı

Spinoza’ya göre ahlakın ödevi düşünceyle tutkuları yenmektir. Tutkularımızı ancak onları bilip kavrarsak yenebiliriz. Ahlaki hayat, aklın tutkulara karşı savaşıdır. Bu savaşın amacı, insanın özgür olmasıdır. Spinoza, ahlaklı davranışı böylece bilgiye dayandırmış olur. Bilgiyse Spinoza’da Tanrı’yı bilmektir. Buna göre, insan ancak Tanrı’yı bilerek tutkularını yener, erdemli ve özgür olabilir.

Kaynak: Emine Yamanlar, Felsefe Tarihi, Ders Kitapları Anonim Şirketi, 2000

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir