Roma Dönemi Tiyatrosu

Roma Dönemi Tiyatrosu 1
Sevgi Paylaşmaktır :)

Roma, Sophokles’in Kral Oedipus oyununun ilk gösteriminden 200 yıl sonra büyük bir güce dönü­şür. Yunanistan, Doğu Akdeniz, Batı Avrupa’nın bü­yük bölümü ve Kuzey Afrika’yı da içine alan 700 yıl ayakta kalacak büyük bir imparatorluk olur. Roma Dönemi’nde sanat hakkındaki düşünceler incelen­diğinde daha çok sanatın topluma karşı görevi ve sanat teknikleri üzerinde durulduğu görülür. Sanat kuramı yöntem bilgisi verirken, sanat Roma toplumunun günlük ihtiyaç ve beklentilerine cevap ver­meye çalışır. Antik Yunan felsefesi ve tiyatrosunun ele aldığı varlığın gerçek nedeni, insanın evrenle iliş­kisi gibi felsefi, soyut konular yerine insanın bu dün­yadaki yaşam biçimi gibi somut durumlar üzerinde durulur. Bundan dolayı Roma Dönemi tiyatrosunda öne çıkan yaklaşım oyun yazma tekniği ve tiyatronun ahlaki eğiticiliği konularını içerir.

Roma, M.Ö. 146 yılında Yunanistan’ı ele ge­çirdikten sonra Yunan sanatı ve tiyatrosu ile tanı­şır. Yunanistan’da olduğu gibi Romada da tiyatro gösterileri dinî festivallerin ve şenliklerin bir parçası olarak sunulurdu. Ancak Yunan toplumunda sade­ce Tanrı Dionysos’u onurlandırmak için yapılan şenliklerde sunulan oyunlar, Romada birçok farklı tanrıyı onurlandırmak için yapılırdı. Tragedya ve komedyalar bu şenliklere bağlı Ludi’de gösterilirdi.

Roma Dönemi tiyatro sanatını anlamak için Roma tarihini iyi anlamak gerekir. Roma tarihi fark­lı iki dönemden oluşur.

Cumhuriyet Dönemi

I. Dönem, M.Ö. 509-27 yıllarını kapsayan Cumhuriyet Dönemidir. Roma, Cumhuriyet Dönemi’nde dünya gücü hâline gelir. En önemli özelliği Roma toplumunun yasaya ve dü­zene sadakat, şeref, dayanıklılık, askerî disiplin, eko­nomi, aile ve düzene bağlılık gibi erdemlere sıkı sıkı­ya bağlı yaşadığı bir dönem olmasıdır. Tiyatro sanatı bu dönemde en etkili yapıtlarını verir.

İmparatorluk Dönemi

II. Dönem ise M.Ö. 27- M.S. 476 yıllarını kapsayan İmparatorluk Dönemidir. Bu dönemde güç senatörlerden impa­ratora geçer. Toplum bağlı olduğu erdemlerle yaşa­maktan uzaklaşır. Buna bağlı olarak İmparatorluk Dönemi’nde oyunlar, ahlaki eğitici olma ilkesinden uzaklaşarak daha eğlence odaklı, halkın boş vakitle­rini dolduracak, her türlü heyecanı uyandıracak teatral etkinliğe dönüşür. Roma toplumu kısa komik oyunlar, dans, şarkı, hokkabazlık, ip cambazlığı, ak­robatik gösteriler, hayvan dövüşü, gladyatör yarışla­rı, su balesi, deniz savaşları gösterilerini tercih eder.

Roma Dönemi Tiyatro Yazarları

Roma Dönemi’nde tiyatro sanatı en önemli eserlerini M.Ö. 205-159 yılları arasında verir. Komedya, tragedyadan daha popülerlik kazanır. En önemli komedya yazarları, Plautus ve Terentius’tur. En önemli tragedya yazarı ise Senecadır.

Titus Maccius Plautus

Roma Dönemi Tiyatrosu 2

Plautus (M.Ö. 254-184), Antik Yunan oyun­larım Roma halkına uyarlamaya çalışmıştır. Latin komedyasının ilk ve en önemli komedya yazarı­dır. Oyun yazarlığının yanı sıra, oyuncu ve sahne­ye koyucu olarak da görev yapmıştır. Yazdığı yüz otuz oyundan, yirmi tanesi günümüze ulaşmıştır. Oyunları arasında Palavracı Asker, İp, Çömlek, Eşekler, Kartacalı, Mücevher Kutusu, Üç Akçelik Kişi, Köylü, Çifte Bakkhisler, Amphitryon, Urgan, Tacir, Hortlak, Persli, Köleler, İkizler, Epidicus, Casina ve Virdularia yer alır. Oyunlarında yarattığı karakterler keskin özellikler taşır. Bunlar arasından palavracı asker, cimri, beleşçi ve tek yumurta ikiz­leri gibi karakterler kendinden sonraki yazarları da etkilemiştir. Örneğin Shakespeare’in Yanlışlıklar Komedyası’na malzeme oluşturmuştur.

Publius Terentius Afer

Roma Dönemi Tiyatrosu 3

Terentius (M.Ö. 195-159), Kartaca’dan köle olarak getirilmiş ve sonradan özgürlük verilmiştir. Altı oyun yazmıştır: Andros Güzeli, Kaynana, Hadım, Özünün Celladı, Kardeşler ve Phormio. Terentius öykülerini oluşturmak için birden fazla Yunan oyunun öyküsünden faydalanmıştır. En önemli özelliği çifte olaylar dizisi kullanarak insan davranışındaki zıtlıkları sergilemeye çalışmasıdır. Oyunlarını Plautus’a kıyasla çok daha sanatsal ilkelere bağlı bir disiplinle yazmıştır ancak hiçbir zaman Plautus kadar popüler olamamıştır

Lucius Annaeus Seneca

Roma Dönemi Tiyatrosu 4

Seneca (M.Ö. 4- M.S. 65), Ispanya’da doğmuş, genç yaşlarında Roma’ya taşınmıştır. Bir filozof ola­rak düşünsel, bilimsel eserleriyle tanınır. Neron’un öğretmenliğini yapmıştır. M.S. 54’te Neron impa­rator olunca dönemin en etkili kişilerinden biri ol­muştur. Ancak Seneca’ya olan güvenini yitirip, on­dan korkmaya başlayan Neron, Seneca’yı intihara zorlamıştır. Seneca’dan günümüze dokuz tragedya ulaşmıştır: Agamemnon, Öfkeli Hercules, Thyes- tes, Troyalı Kadınlar, Medeia, Fenikeli Kadınlar, Oidipus, Phaedra ve Hercules Eta’da. Yazdığı tra­gedyaların tamamı Yunan oyun yazarlarının eser­lerinin uyarlamasıdır. Seneca’nın bu uyarlamalara getirdiği değişiklik ölüm, vahşet ve şiddet içeren sahnelere fazlaca yer vermesidir.

Horatius ve Ars Poetica

Roma Dönemi Tiyatrosu 5

Roma Dönemi’nden tiyatro sanatıyla ilgili gü­nümüze kalan en önemli eleştiri ve kuram eseri Horatius’un Ars Poetica’sıdır. Bu eser, oyun yaz­mak isteyenlere kılavuz olma niteliğindedir. Ars Poetica’ya göre oyunlarda oyun kişileri yaş, cin­siyet ve kariyer özelliklerine uygun davranış ser­gilemelidir. Olay dizisi giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşmalıdır. Yunan tiyatrosunda önemsenmeyen giriş bölümüne önem verilmeli­dir. Oyunlar mutlaka beş perdeden oluşmalıdır. Bir sahnede üçten fazla konuşan karakter bu­lunmamalıdır. Koro oyunun asal amacına katkı sağlayan bir karakter gibi ele alınmalıdır. Şiddet, vahşet, ölüm gibi inandırıcı olması güç sahneler sahnede canlandırılmak yerine, anlatılmalıdır. Tanrılar sadece zorunlu kalındığında sahnede gös­terilmelidir.

M.S. 1. yüzyılda tragedya ve komedya popü­lerliğini yitirir. Mim ve pantomim rağbet görmeye başlar. Tragedyanın yerini alan Roma pantomimi hareketlerle bir öykünün anlatıldığı solo dans ola­rak düşünülebilir. Pantomim tarihten veya mitolo­jiden alınmış, ciddi bir öykünün bir dansçı tarafın­dan orkestra ve koro eşliğinde canlandırılmasıdır. Bu yüzden modern balenin öncüsü sayılır. Herhan­gi bir konuşma olmadığı için ağzı kapalı maskeler kullanılır. Halkın mime rağbet göstermeye başla­masıyla birlikte M.S. 2. yüzyılda popülerliğini kay­betmeye başlar.

Mim, tragedya veya komedya dışında tiyat­roda sunulan her türlü eğlenceye verilen addır. Günlük yaşamı komik veya eleştirel bir bakış açı­sıyla ele alan kısa oyunlardır. Açık saçık ve şiddet içeren bu oyunlarda cinselliğe çok fazla yer verilir. En ayırt edici özelliği kadınların oynamasına izin verilmesidir. Mim oyuncuları maske kullanma­dığından kişisel görünümleri büyük önem taşır. Oyuncuların yakışıklı veya güzel olmaları ya da oldukça çirkin olmaları gibi dikkat çeken fiziksel özellikleri başarılı olmalarında önemli yer tutar. Gösterilerde kilise ve Hıristiyanlık alaya alınıp gülünçleştirildiği için mimler İmparatorluk içinde sayıları artmaya başlayan Hıristiyanlar tarafından hoş karşılanmamıştır.

Roma Dönemi Tiyatro Mimarisi

İlk yerleşik taştan yapılmış tiyatro binası M.Ö. 55 yılında neredeyse Cumhuriyet Dönemi’nin bitimine kadar inşa edilmemiştir. İmparatorluk Dönemi’nde yüzden fazla tiyatro binası yapılmış­tır. Bir yamaca yaslanan Yunan tiyatrosunun aksi­ne Roma tiyatrosu toprak seviyesinde yapılmıştır. Auditorium yani seyir yeri günümüz stadyumuna benzer. Seyir yerinin arkasında geniş üstü kapalı koridor vardır. Bu koridorun çatısı ile sahne bina­sı aynı yükseklikte yapılarak tek bir mimari yapı görüntüsü vermesi için birleştirilmiştir. Antik Yu­nan tiyatro yapılarında olduğu gibi bir orkestra vardır ancak yarım daire şeklindedir. Sahne bir bu­çuk metre yüksekliktedir, derinliği oniki metreye, uzunluğu ise doksan metreye kadar ulaşır. Sahne binasının cephesi sütunlar ve heykellerle bezelidir.

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir