Orta Çağ Felsefesi

Orta Çağ Felsefesi 1
Sevgi Paylaşmaktır :)

Yunanlılarda felsefe, bilmek için bilmek fikriyle, sadece bilme olayından duyulacak sevinçle başlamış, sonraları yavaş yavaş değişerek Roma döneminde pratikte yararlı olma yoluna girmiştir. Orta Çağ felsefesi ise işin başında, bile bile pratiğe uygulamış ve dinin temellendirilmesi amacıyla kullanmıştır. Bunun sonucunda Hristiyan Felsefesi ortaya çıkmıştır.

İlk Çağ Yunan felsefesi, belli bir halkın felsefesiydi. Oysa Orta Çağ felsefesi dinsel bir topluluğun, Hristiyan toplumunun felsefesidir.

Orta Çağ felsefesi, din çerçevesinde otoritelere duyulan saygıya dayanır. Oysa Antik felsefede; özgür düşünce, eleştiricilik, araştırıcılık ve merak ağır basar. Bu nedenle,Orta Çağ’da felsefe dinsel bir nitelik kazanır, özgür ve araştırıcı niteliğini yitirir. Felsefe inanca, inanç da dinsel dogmalara bağlıdır. Bilimsel çalışmalar engellenir. Hristiyan öğretisine aykırı felsefi ve bilimsel düşünceler dile getirilemez. Bunu yapanlar acımasızca cezalandırılırlar.

Orta Çağ felsefesinin temelinde Tanrı vardır. Oysa Antik felsefenin temelinde doğa ve insan vardı. Günümüz felsefesi ise bilgi ve insanı esas alır.

Orta Çağ’da genellikle yapılan şey, Antik Çağ’m düşünce dünyasını benimsemek olmuştur. Bundan dolayı, Orta Çağ felsefesi ancak, Antik felsefenin belli bir açıdan sürüp gitmesi diye anlaşılabilir. Bu felsefe Hristiyanlaştırılmış Antik felsefedir. Orta Çağ’m durgun (statik) bir felsefe anlayışı vardır. Antik Çağ’ınkiyse dinamiktir. Orta Çağ felsefesinde Antik Çağ filozoflarından bazılarının ve Kilise düşünürlerinin doğruyu bulduklarına inanılır. Oysa Antik Çağ’da doğrunun elde edilmediği, onun aranması gerektiği düşünülür.

Dini felsefeyle temellendirme konusundaki ilk önemli deneme, Yeni Platonculuk öğretisi çerçevesinde gerçekleştirilmişti. Yeni Platonculuk, hepsi çok tanrıcı olan Antik Çağ dinlerinin felsefi dünya görüşü olmak istemişti. Oysa gittikçe yayılan Hristiyanlık, Antik Çağ’m pek bilmediği yeni bir din anlayışını da dile getiriyordu: tek tanrıcı din anlayışı. İşte, Antik Çağ sonlarındaki, felsefeyle Dini temellendirme denemelerinden İkincisi, böyle tek tanrıcı bir din çerçevesinde yapılmıştır.

Patristik Felsefe

Hristiyan dogmalarına Antik felsefenin araçlarıyla bir biçim kazandırmak, inancı felsefeyle temellendirmek uğraşlarını içine alan Hristiyan felsefesinin ilk dönemine Patristik felsefe adı verilir. Patristik felsefe, Kilise Babalarının felsefesidir. “Kilise Babaları” 2-6. yüzyıllar arasında yaşayıp, Hıristiyan öğretisinin temellerini kurmaya çalışmış olan din adamlarıdır.

Batı Roma İmparatorluğu Kavimler Göçü’yle yıkılınca, bilim kültürü de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Avrupa’da Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkıntıları içinde, Antik Çağ’ın kültür değerlerini ele alıp, ilerisi için kurtaran “Kilise” olmuştur. Doğaldır ki önce, Kilisenin Antik kültürden kendisine uygun bulup aldığı düşünceler ayakta kalabilmiş, “Kiliseye” aykırı olanlar da kesin olarak dışarda bırakılmıştır. Bu yüzden Antik kültürün birçok değerleri yok olmuş, yıllar sonra ancak Rönesans’ta yeniden ortaya çıkarılmıştır. Patristik felsefenin en ünlü düşünürlerinden biri Augustinus’tur.

Kaynak: Emine Yamanlar, Felsefe Tarihi, Ders Kitapları Anonim Şirketi, 2000

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir