BOŞ SANDALYE

BOŞ SANDALYE 1
Sevgi Paylaşmaktır :)
BOŞ SANDALYE 2

Vincent Van Gogh, Van Gogh’s Chair, 1888.

Her şey sonsuz bir rüyadan ibaretmiş gibi geliyor. Odamdayım, oturuyorum. Benden başka soluk alan bir şey yok. Elbiselerim askılıkta, etrafımdaki her şey soluksuz şekilde odamın içinde asılı duruyorlar ve odam uzay boşluğunun içinde sonsuza kadar dönecek bir dörtgen, ben onun içindeyim. Odamdan çıkıyorum ve ardımda yolculuğuna benden bağımsız devam eden başka bir dünya bırakmışım gibi… Sonsuz bir devinim için bir şeylerin sonsuza kadar sabit kalmak zorunda olması mı gerekiyor? Bu his dağılmadan ona odaklanıp bu sorunun ötesine geçmeyeceğim.

Var olduğumu idrak etmeye başladığımdan beri, çoğunlukla sonsuz bir rüyanın içinde sıkışıp kaldığımı hissetmişimdir. Boş bir sandalyenin odanın ortasında öylece durması… Bu bende tarif edemediğim hisler uyandırmıştır. Sanki geçmişim ve geleceğim o an içinde bulunduğum zaman diliminin üzerine akmaya başlıyor. Ben o boş sandalyeye bakıyorum, bakıyorum… Önceden tanıyormuş gibi, her şeyi biliyormuş gibi duruyor. Hep birileri oturmuş orada ve hep birileri oturacakmış gibi geliyor. Söyleyin neyin nesidir bu hisler?

BOŞ SANDALYE 3

Rene Magritte, The Legend of the Centuries, 1950

Acaba bu insanın kendi varlığının, köksüzlüğünün farkına varması mıdır? Bu dünyaya ait olmadığımızı fark ettiğimiz an mıdır? Böyle zamanlarda müzik dinleme ihtiyacı da hissetmem. Çünkü varlık ve hakikat tüm sertliğiyle ayyuka çıkmıştır da o an sadece her şeyin olduğu gibi kalmasını umarak onları deneyimlemekten başka bir şey yapmamam gerektiği hissine kapılırım. Her şeyi ve herkesi unuturum, bütün devam eden, geçmiş ve gelecek olaylar dizisinin dışında olduğumu ve bu sonsuzluk denizinde bunları yazarak sadece sinek avladığımın farkına varırım. O çocukça, insanca çabalarımız gözümde daha bir değersizleşir ve anlamını yitirir. Her şey önceden hazırlanmıştır, belirlenmiştir sanki. Birileri benim ne giyeceğimi, üzerimdeki kazağın rengini keyfince seçmiş de beni sonradan bu hazır düzenin içine fırlatmış. Sonra bunların benim seçimim olduğuna beni inandırmış gibi hissederim.

 

 

BOŞ SANDALYE 4

Rene Magritte, Man With a Newspaper, 1928.

Sonuç olarak; beni sürekli daha geriye atan sorularla, en sonunda bir sorunun ya da bir cevabın bulunmadığı bir noktaya geldiğimi hissediyorum. Zaten bir türlü cevap bulamadığımız sorular, dile getiremediğimiz sorularla cebelleştikten sonra bu noktaya gelmemiz neyle ifade edilebilir ki? Soru sormanın ve o soruya cevap bulmanın gereksiz olduğu bir durumda insan nasıl bir durum içerisindedir? Bu gerçek aidiyeti mi yoksa gerçek bir yabancılaşmayı mı tarif etmektedir? Birden irkilerek her şeyin ne kadar da dışında olduğunuzu hissettiniz mi? Masamın üzerinde duran kitaplar… Öylece duruyorlar, hiçbir şey yapmalarına gerek yok. Bir şey olmak zorunda değiller, bir şey hissedemezler. İradeden yoksun olan nesnelerin var olma şekline özenmem ancak benim irade sahibi olmamdan kaynaklanıyordur. Siz hiç insan olmak isteyen bir kitap gördünüz mü? Olduğundan başka bir şey olma veya o şeye dönüşme isteği biz insanlardan başka kimde var? Bunun bize neler anlatabileceğini düşünebilir miyiz? Bu soruyu düşünmekte zorlandığımı itiraf etmeliyim. Yazmaya odaklanabilmek için onu görmezden gelip burada öylece bırakacağım. Ne hissediyorum biliyor musunuz? Birisi sonsuzluğu bozmadan, onun işler kalmasını sağlayarak, sonsuzluğun çeperinden içeri soktuğu bir enjektörle ona müdahale edebiliyor. Sadece hissettiklerimi, hislere dönüşmüş düşüncelerimi ve düşüncelere dönüşmüş hislerimi serbest şekilde yazmaya çalışıyorum. Onları elimden geldiğince bozmamaya çabalıyorum. Bu bozulmayı önleme çabamın bir parçası olarak, sürekli üzerinde düşündüğüm zıtlıklar hakkında şimdilik konuşmayacağım. Ve burada çoğunlukla bildiklerimden bahsedersem ne önemi var onları yazmamın? Hem bilmek dediğimiz şey nedir ki? Sonsuz bir evrende son derece düzgün şekilde yerleştirilmiş; ne olduğunu, nereden geldiğini bilmediğimiz noktaları birleştirerek şekiller elde ediyoruz sadece. Tanımsız şeyler kullanarak tanımlar oluşturuyoruz. Fazlaca o konuya girmeden ve bu hislerimin bütünlüğünü bozmadan burada nokta koymanın zamanı geldi.

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir