Miletli Doğa filozoflarının üçüncüsü ve Anaksimandros’un çağdaşı olan ve İÖ 527’de öldüğü sanılan Anaksimenes, “hava“nın, tabii sözlük anlamıyla değil de canlandırıcı soluk ve hatta bir tür ruh olduğu düşüncesiyle «temel varlık» olması gerektiğini söylemiştir. O da evrenin oluş ve yok oluşunu sürekli bir değişim süreci olarak görmüş ve öğretmiştir.
Bu üç Miletlinin öğretilerindeki ortak olan yan, hepsinin de varlığın oluşumunu özdeki bir temel varlığa ya da temel bir maddi ilkeye dayandırarak açıklamak istemeleridir. Daha sonraki dönemlerin Yunan felsefesi için olduğu gibi, bizim için de bu düşünürlerin önemi – bugünkü bilimin ışığında pek çoğu oldukça ilginç görünse de – ortaya attıkları görüşlerde değil, daha çok, varoluş sorunlarına ilk kez ön yargısız ve doğa gerçeklerine dayanarak bir açıklama getirmeye çalışmalarında ve varlıkların çokluğunu tek bir temel ilkeye indirgeme yürekliliğini göstermelerindedir.
Kaynak: H.J. Störig, İlkçağ Felsefesi, Çeviren: Ömer Cemal Güngören, YOL Yayınları, 2000